Ardan Zentürk

YENİ ENERJİ JEOPOLİTİĞİ KIBRIS’I ÇÖZER…

YENİ ENERJİ JEOPOLİTİĞİ KIBRIS’I ÇÖZER…
  • YayınlandıMart 13, 2022

Gerçekçi yaklaşım, Türkiye-İsrail yeni dönem işbirliği için tek zemini gösteriyor: Rusya ile yaşanılan kriz çerçevesinde Doğu Akdeniz hidrokarbon yataklarında ortaklık… Avrupa Birliği’nin sorununu kalıcı çözecek alan, Kıbrıs’ın çevresinde ve bu durum ilk kez “küresel çözüm” için kapı aralıyor.

Ardan ZENTÜRK

İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog, geçtiğimiz günlerde 2008 yılından bu yana Türk toprağına ayak basan ilk üst düzey İsrailli yetkili oldu.

Herzog, bu göreve seçildiği Temmuz 2021’de, Ankara’dan hiç beklemediği bir telefon almış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine,“başarılar dileyen” sözleriyle de Türkiye ile İsrail arasında donmuş olan ilişkilerin yeniden normalleşmesi için ilk adım atılmıştı.

Erdoğan-Herzog ikilisi, İsrail Cumhurbaşkanı’nın uçağının Ankara’ya inmesi  ve “Külliye”de İsrail milli marşı Hatikvah’ın çalınması sürecine kadar üç kez daha görüştüler.

Öncelikle, Herzog ailesinin Türk devlet aklı açısından önemini hatırlamakta yarar var. İzak Herzog’un babası Haim Herzog da 1983-1993 yılları arasında İsrail Cumhurbaşkanı’ydı… Özellikle, Osmanlı’nın Safarad Yahudileri’ni İspanya’daki Katolik engizisyonunun elinden kurtarmasının (1492) 500’ncü yılı münasebetiyle Ankara’ya gelmiş, bu ziyaret sonrasında Türkiye-İsrail ilişkisi “bahar günlerini” yaşamıştı.

Herzog ailesinin önemi, Türkiye’nin kayıtlarındadır. Mesela İsrail’in üçüncü dışişleri bakanı, ünlü diplomat Abba Eban İzak Herzog’un amcasıdır. Belli ki, temas için en önemli özelliği de, İsrail’in sol kanat politikasından gelmesi ve özellikle Türkiye-İsrail ilişkilerini dinamitlemek için her şeyi yapmış Benyamin Netanyahu’nun bir numaralı rakiplerinden biri olmasıdır.

  • GÜVEN TESİSİ ÇOK ÖNEMLİ, AMA…

Erdoğan-Herzog el sıkışmasının perde arkasında yatan gerçek, yaşanılan olayların tazeliği nedeniyle birbirine güvenmeyen iki devletin samimi çabalarının yaşandığıdır.

Bu durumu, İsrail Başbakanı Naftali Bennet, “Türkiye politikasını cumhurbaşkanı ile tam koordinasyon içinde yürütüyoruz, sayın Herzog’a İsrail’in dış politikasına kişiliğiyle sağladığı açılım için teşekkür ediyorum. Fakat Türkiye ile yakınlaşma, ancak zamana yayılmış ve kademeli olarak gerçekleşebilecek süreçtir” sözleriyle tarif etmişti.

Ankara’dan edindiğimiz bilgiler, durumun, Türkiye için de benzer olduğu yönündedir. Türkiye, muhatabına, Filistin politikasının değişmeyeceğini fakat, terörizmle ortak mücadele konusunda MİT-MOSSAD işbirliğinin zaten güçlü olan konumundan daha kurumsal işbirliğine taşınacağını bildirdi.

2 yıl önce benzer bir süreç başlarken, Gazze’deki kontrolü elinde bulunduran HAMAS’ın İstanbul’daki faaliyetlerine ilişkin ön şart koşan İsrail’in bu kez bu şartı kaldırması, hatta, ismini vermeyen bir İsrailli yetkilinin “Bu şartı kaldırdık, çünkü Türkiye topraklarının İsrail’e karşı terör faaliyetinde kullanılmasına asla izin vermiyor” sözleriyle açıklaması da dikkat çekiciydi.

  • TEK İŞBİRLİĞİ ALANI: DOĞU AKDENİZ…

Türkiye ve İsrail’in benim “kompartıman diplomasisi” olarak adlandırdığım sürece girdikleri bellidir. Yani var olan sorunları öne çıkarmadan, onları yerinde bırakarak, işbirliği yapılabilecek alanların güçlendirilmesi…

Erdoğan-Herzog ikilisinin yaptıkları açıklamalar, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının üzerinde bir ortaklık oluşabileceğini gösterdi.

İsrail-GKRY-Yunanistan hattında şekillendirilen ittifakın Avrupa Birliği ve ABD’nin desteğinde Doğu Akdeniz’de belirgin bir üstünlük sağlama şansı yakalamış olsa da bu kaynakların Avrupa’ya “Türkiye’yi dışlayan formüller” nedeniyle ulaşamayacağını gösterdi.

GKRY ve Mısır’da kurulacak LNG tesisleri, stoklama, sıvılaştırma maliyetleri, navlun ücretleri ve nihayetinde spot piyasada ucuza satış anlamına gelmektedir.

Oysa, Doğu Akdeniz’den çıkarılan doğalgazın Kıbrıs’ın güneyinden gelip Kıbrıs üzerinden en yakın noktadan Türkiye’deki terminallere bağlanması halinde rekabet edebilir fiyat, sürdürülebilir ihracat ve yüksek kazanç ortaya çıkacaktır.

  • AVRUPA BİRLİĞİ İLE YENİ KIBRIS DİPLOMASİSİ…

Ukrayna Savaşı sonrasında ortaya çıkan küresel tablo, Türkiye ve KKTC’ye beklemedikleri ölçüde asimetrik üstünlük sağlayacak manevra alanı yarattı.

Avrupa Birliği, Rusya’nın saldırgan politikaları çerçevesinde Rusya’nın fosil yakıt kaynaklarına olan bağımlılığını 2030 yılına kadar sonlandırma kararı aldı.

Bu, Avrupa’nın, alternatif enerji arayışlarında akılcı politikalara yöneleceğini, bir takım lobi ve devletlerin etkisi altında kalmadan önce kendi çıkarını düşünen stratejiler uygulayacağını göstermektedir.

2’nci Dağlık Karabağ Savaşı sonrasında belirli lobilerin Avrupa’da sürdürdüğü aleyhte kampanyaların hedefinde olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in geçtiğimiz aralık ayında Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşmek üzere gittiği Brüksel’de hem NATO hem de AB’de “kırmızı halıyla” karşılanmasının nedenini şimdi anlıyoruz. Ukrayna Savaşı, Azerbaycan-Türkiye hattında şekillenen TANAP’ın stratejik önemini herkese gösterdi.

Benzer durum Kıbrıs için de geçerlidir.

Eğer, Doğu Akdeniz doğalgazı, İsrail veya Rum yönetiminden gelse de, fark etmez, Türkiye’nin üzerinden Avrupa’ya ulaşacaksa, bu ancak bir şekilde mümkün olabilir: KIBRIS SORUNUNUN KIBRIS TÜRK’ÜNÜN MEŞRU HAKLARINI KORUYAN EŞİTLİKÇİ BİR ZEMİNDE ÇÖZÜLMESİ…

Ukrayna Savaşı sonrasında şekillenen yeni enerji jeopolitiği, KIBRIS’IN DONDURULMUŞ SORUN OLMASINI TAŞIYAMAYACAKTIR…

Türkiye’nin, yakın gelecekte, Avrupa Birliği ile ısınacak görüşmelerinde üzerinde durması gereken ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yakın gelecekte İsrailli mevkidaşı Yair Lapid ile yapacağı görüşmelerde öne çıkması gereken konu budur…

Türkiye+KKTC Avrupa enerji tedarik alanlarının yeniden yapılandırıldığı bu çok özel dönemde büyük bir üstünlük yakalamak üzerelerdir, bu gelişmenin diplomasiyle güçlendirilmesi gerekmektedir.

  • MİÇOTAKİS’İN GELİŞ ZAMANLAMASI ÖNEMLİDİR…

Türkiye’nin Yunanistan ile olan ilişkilerinden kaynaklanan “diplomatik patinajlar” ile uğraşmaktansa, ortak hedefleri belirleyecek stratejiye ihtiyacı vardır.

Bu nedenle, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in İzak Herzog ziyaretinden hemen sonra 13 Mart günü Türkiye’ye gelecek olması önemlidir, zamanlama manidardır.

Rum-Yunan ikilisi, her ne kadar İsrail ile oluşturmuş oldukları ittifak varlığını korusa da 2010-2022 arasındaki 12 yılda yaşanılan özel şartların ortadan kalktığını, Türkiye’nin stratejik öneminin bütün aleyhteki lobilerin karalama çabalarına karşın yükseldiğini kabul etmek zorundalar.

2020 yılında “savaş manevralarına” neden olan Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının Türkiye-İsrail yakınlaşmasına Yunanistan’ın da katılmasıyla “barış enerjisi” haline gelmesi önemlidir.

Rumlar için son 10 yıl, anıları güçlü rahat bir dönemdi, kendileri için üzgünüm. Artık KKTC’ye nasıl tahammül edeceklerinin beyin kimyasını oluşturmalarında yarar görürüm…