TSK, ARTIK IRAK-SURİYE HATTI VE LİBYA’DA ALARMDA OLMALI…

Türkiye’nin ABD ile ilişkileri olgunlaştırma manevrası, İsrail-BAE ittifakıyla yumuşamayı öngörüyordu. Biden yönetiminin İran’ı önceleyen politikası, bu ittifakın ABD ile ilişkisini kopma noktasına getirdi…Mısır’daki üçlü zirvenin görünen hedefi İran, gizlenen hedefi TÜRKİYE’dir…
Ardan ZENTÜRK
21 Mart 2022 pazartesi günü öğle saatlerinde Mısır’ın Kızıldeniz kıyısındaki ünlü tatil kenti Şarm el-Şeyh’in havalimanına tekerlek değdiren özel uçaktan inen şahıs, belki de Ortadoğu tarihinin yeni bir kırılma noktasını oluşturuyordu: İsrail Başbakanı Naftali Bennett…
İsrail’in “güçlü” kimlikli siyasetçisi Benyamin Netanyahu’yu ortağı Yair Lapid ile birlikte kurduğu koalisyon hükümetiyle başbakanlık koltuğundan indiren Bennett, kendisini havalimanında karşılayan Mısır diktatörü Abdülfettah el Sisi ile son olarak geçtiğimiz yıl eylül ayında buluşmuştu.
Birkaç saat sonra aynı havalimanına inen uçaktan çıkan şahıs ise, Ortadoğu’nun yeni dönemde hayli farklı bir ittifaklar zincirine savrulacağını gösteriyordu: Birleşim Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed (MBZ)
Şarm el Şeyh buluşması devamında üçlü zirveye dönüşmüştü!
- GÖRÜNEN İRAN, GİZLENEN TÜRKİYE…

Buluşan üçlünün son dönemdeki ortak kaygısı, Biden yönetiminin İran’la sürdürdüğü nükleer anlaşma sürecine dayanıyor. Üçlü, artık, böyle bir anlaşmanın kaçınılmaz olduğunu görmüş durumda. Anlaşmayla birlikte İran’ın yeniden dünya ekonomisine entegrasyonu, para kaynaklarının açılması ve giderek güçlenmesi süreci yaşanacak.
Bu kaygıları sembolleştiren ise, Amerikan yönetiminin İran Devrim Muhafızları Teşkilatı’nı terör listesinden çıkarma eğilimi…
Gelişme, Şarm el Şeyh’de buluşan üç liderin tek başına kabusu niteliği taşımıyor. Suudi Arabistan’ın (SA) “testere” lakaplı Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (MBS) için de aynı durum söz konusu… MBS’nin orada olmamasını tek nedeni, -henüz- İsrail ile Abraham Anlaşması imzalamaması kuşkusuz…
MBS, İran’la izlediği yumuşama politikasından beklediği cevabı alamadı, aksine, Yemen’deki İran yanlısı Husiler’in artan füze ve dron saldırılarıyla boğuşmak zorunda kalıyor ve MBZ ile birlikte Amerikan yönetiminin artık, kendi güvenliklerine yeterli dikkati göstermediğini düşünüyor.
Arap dünyası ile İsrail arasındaki yeni ittifakın şu an için ana hedefinde İran görünüyor ama, herkes, “gizlenen/öne çıkarılmayan” hedefin Türkiye olduğunu çok iyi biliyor.
- YIKILAN RUSYA, YÜKSELEN TÜRKİYE ENDİŞESİ…
Ukrayna Savaşı, bir yanda, Türkiye’nin Avrupa güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu bir kez daha gösterirken, diğer yandan, Ortadoğu’da Rusya’nın muhtemel inişini, Türkiye’nin de boşluğu doldurma kabiliyetini öne çıkardı.

Suriye diktatörü Beşar Esed’in, BAE Dışişleri Bakanı’nın Moskova ziyaretinden bir gün sonra Abi Dabi’ye gidip MBZ ile buluşması bu kaygının açık örneğidir.
Türkiye, Suriye ve Libya coğrafyasında, NATO müttefikleri tarafından yalnız bırakıldığı hatta silah ambargoları ile zayıflatılmaya çalışıldığı bir dönemde Rus ordusunu kendi askeri kabiliyeti ile durdurmayı başarmış tek devlet ünvanını taşıyor.
Rusya’nın Ukrayna Savaşı nedeniyle zayıflayacağı,, önce ilgili bölgelerde ekonomik, giderek de askeri olarak buharlaşacağı beklentisi, Irak-Suriye hattı ile Libya’da doğacak boşluğun Türkiye tarafından doldurulması anlamına geliyor.

İsrail, yalnız İran değil, Türkiye’den de temizlenmiş bir Suriye istiyor.
BAE-SA-Mısır-Ürdün-Cezayir hattında şekillenen yeni Arap milliyetçi hareketi de Türk askerinin üç Arap devletindeki varlığının sonlanması için birlikte çalışıyorlar.
Bu çerçevede, Arap dünyasının, Ortadoğu’nun gelecekteki güvenlik denkleminde Amerika’nın etkisinin azalmasıyla, ortak güvenlik koordinasyonunun İsrail ordusunda şekillenmesinde bir sakınca görmediği garip bir dönem yaşıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Bahreyn’i ziyaret eden İsrail Genelkurmay Başkanı Gen. Aviv Kochavi’nin burada konuşlanmış Amerikan 5’nci Filo karargahında resmi ilişkisi olmayan Katar’lı mevkidaşı ile buluşması bile bu konuda yeterli bir işarettir.
SON SÖZ: Gelişmeler, Türkiye’nin BAE-İsrail hattındaki yumuşama adımlarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini işaret ediyor. SA ve Mısır’dan alınan hasmane işaretler de zaten Ortadoğu’da Türkiye’ye dönük ittifakların nasıl güçlendirilmiş olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN, IRAK-SURİYE HATTI VE LİBYA’DA ALARMDA OLACAĞI BİR DÖNEME İLERLİYORUZ. İsrail-BAE-Mısır-Suud hattına güven zaman içinde gaflete dönüşebilir…