HDP hak etti ama, kapatma yanlış…
Ardan ZENTÜRK
Ortadoğulu partileri(!), Avrupalı, hatta Afrikalı örneklerden ayıran ana nokta, hepsinin bir “silahlı kanadı”nın olmasıdır. Bu, bazen, HAMAS örneğinde olduğu gibi, siyasi kadronun bir silahlı yapılanma oluşturmasından, ama Hizbullah örneğinde de yaşandığı gibi, “silahlı örgütün sivil siyaset için bir parti kurmasından” kaynaklanır.
HDP’nin varlığı, Hizbullah örneğine yakındır, 1983 yılında İmralı’da yaşamayı sürdüren şahsın öncülüğünde kurulmuş PKK, özellikle 1991 seçimleriyle birlikte bir “sivil siyaset unsuru” üretmiştir.

HDP’nin silahlı bir örgütün siyasetteki uzantısı olduğu sır değildir, zaten bunu zamanında, halen Silivri’de yatan Selahattin Demirtaş da ifade etmiştir.
Sırtını, silahlı bir terör örgütüne dayayan partilerin batılı demokrasilerde yeri, cezaevidir.
Bu konuda İspanya’nın AB üyelerinin açık desteğinde Bask terör örgütü ETA bağlantılı Batasuna Partisi’ni kapatmış olması, açık bir örnektir.
Demokrasilerde her fikri söyleyebilirsiniz, ama eliniz silaha değmemiş olacak. HDP yöneticilerinden Figen Yüksekdağ’ın “Biz sırtımızı YPG‘ye, YPJ’ye ve PYD’ye yaslıyoruz” açıklaması, orada, youtube’te duruyor, meraklısı girer bakar.
Eli kana bulanmış siyasiler ve partiler ile demokratik zeminde buluşup konuşmak, onlardan ülkenin demokratik istikrarı için katkı beklemek gereksiz bir zaman kaybıdır, aslında bu tür bir beklenti, teröristin de ana karakterine aykırıdır.
Halkın Demokrasi Partisi adını taşıyan HDP’nin, ne halkla ne de demokrasi ile bir bağlantısı vardır, esasen, siyaset bilimi açısından bu yapıya parti denmesi de abestir.
Parti, “demokrasinin kendisini savunma hakkı” çerçevesinde kapatılmayı hak etmiştir, ama, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partinin kapatılması için başlattığı süreç, Türkiye’nin BEKA STRATEJİSİ açısından yanlış ve yeni sorunlar çıkartacak kimlik taşımaktadır.
- ÖLEN BİR PARTİYİ DİRİLTMEK Mİ?..
Türk siyasetinin yakın geçmişteki serüveni, aslında, HDP’NİN ÖLMEKTE OLAN BİR PARTİ olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösteriyor.
Parti, son genel seçimde, “geleneksel seçmeninin” yaşadığı doğu/güneydoğu bölgesinde hissedilir şekilde gerileme yaşarken, Meclis’teki varlığını “her aileden bir oy HDP’ye” sloganına kendini kaptırmış Batı’daki “Beyaz Türkler”den oy alarak varlığını koruyabildi. Nedense, aslında CHP seçmeni olan kesimin bir bölümü, Amerikan emperyalizminin silahlı saldırı gücü haline gelmiş PKK ile bağlantılı bir partiye oy verirken Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülke için meşruiyet kaynağı Kuvayı Milliye ruhunu bir kenara itmeyi tercih etti.
HDP’nin 2019 yerel seçiminde Tunceli’yi, KP’li Maçoğlu’na, Ağrı, Bitlis ve Şırnak’ı da AK Parti’ye kaybettiğini unutarak, bu partinin Türk siyasetindeki öngörülen ağırlığını doğru teşhis etmemiz mümkün değildir.

HDP, son 4 yılda, CHP’nin büyük şehirlerdeki yaması kimliği taşıyan bir partiden başka bir şey değildir.
Özellikle, Diyarbakır Anneleri’nin 1.5 yılı bulan kararlı “evladımı geri ver” kampanyası karşısında toplum gözünde itibarını kaybetmiş bir yapıdır.
“HDP kapatılmalı” kampanyası, partinin dağılmakta olan tabanının derlenip toparlanmasına, ölmekte olan bir partinin yeniden yaşam imkanı kazanmasına yol açar mı, yüksek ihtimaldir ve HDP odaklı siyaset bu yapısıyla yanlış bir siyasettir.
- GERGERLİOĞLU’DAN KAHRAMAN OLUŞTURMAK…
Emperyalizm, Türkiye’nin milliyetçi-muhafazakar siyasi hareketinin reflekslerini çok iyi biliyor, stratejik satrancın ileri hamlelerini de buna göre kurguluyor…
PKK/YPG ile kurduğu açık ittifak nedeniyle Ortadoğu’da köşeye sıkışmış ABD’nin, Türkiye’yi, demokrasi/hukukun üstünlüğü/fikir ve basın özgürlüğü kavramları üzerinden sıkıştıracağı, Bahçeli-Erdoğan ikilisine dönük “Chavezleştirme harekatının” güçleneceği açık gerçektir.
Stratejik akıl, karşı cephenin nereden vuracağını bilmek zorunda…
Türk iç siyasetindeki gelişmelerin rüzgarı sürerken ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price’ın hemen ortalığa dökülüp, Türkiye’ye demokrasi/özgürlükler ayarı vermesi, Amerikan emperyalizminin HDP üzerinden yürütülen hamlenin geleceğinde daha aktif olacağını gösterdi.
İHTİMAL, HDP’LİLERİN TÜRKİYE’DE SİYASETİN VE HUKUKUN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ ZORLAYAN, GERGERLİOĞLU GİBİ BİR KARAKTERDEN –SÖZDE- SİYASİ KAHRAMAN ÜRETEN HAMLELERİ, ÇOK ÖNCEDEN TASARLANMIŞ TÜRKİYE’Yİ KUŞATMA MANEVRASININ MERKEZİNE OTURTULMUŞ BİR PLANDI…

Emperyalizm, dönemin DEP’li milletvekillerinin, 2. Mart. 1994’te Meclis üyeliklerinin düşmesinden sonra TBMM kapısında tutuklanmalarıyla ortaya çıkan fotoğraflara benzerini de Gergerlioğlu’dan beklemektedir, o da zaten bunu için didiniyor…
Türk siyasetinin HDP hattında yaşanılanlar, Gergerlioğlu’nun şahsında FETÖ ile PKK’yı buluşturmuş emperyalizmin beklediği reflekslerdir… Sonraki hamleleri, Türkiye’ye dönük yaptırımlara kadar varan yeni bir tür kuşatmadır.
Anti-emperyalist mücadele, onun içimizdeki işbirlikçilerine karşı yürütülen kavga, ancak, STRATEJİK BİR AKIL İLE EMPERYALİZMİ ŞAŞIRTTIĞIMIZ ÖLÇÜDE BAŞARIYA ULAŞIR…
Sistem, geleneksel oy tabanı eridikçe ölen bir partiyi dirilten, bünyesinde FETÖ+PKK’yı birleştirmiş bir karakterden siyasi kahraman(!) doğuran adımlar atıyor, bu normal değildir.