Emperyalist saldırı batı ve güneyden gelecek…
Ardan ZENTÜRK
ABD Doğu Akdeniz’de Yunanistan-İsrail-Kıbrıs Rum ittifakının arkasındaki gerçek güç olduğunu ilan etti. Irak-Suriye hattında ise ABD ve Rusya’nın vekil askeri güçleri Türkiye’ye karşı hareketlendiriliyor, Siyonist lobi Türkiye’yi bu topraklarda “etnik temizlik” yapmakla suçluyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni Dışişleri Bakanı Antony Blinken, önce, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, hemen ardından da Yunanlı mevkidaşı Nikaloas Dendias ile birer telefon görüşmesi yaptı.
Blinken-Çavuşoğlu görüşmesi, aslında, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Gare Harekatı sırasında katledilen 13 Türk vatandaşı olayında PKK’yı kollamaya çalışan açıklamasının gölgesinde gerçekleşti. O açıklamadaki “Eğer PKK öldürdüyse” tanımlaması, Türk-Amerikan ilişkisinin ortasına saplanmış bir bıçaktı ve Washington’un “rehineler bombardıman sonucu öldü” yönündeki PKK propagandasına daha yakın durduğunu işaret ediyordu.
Bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin bu yaklaşıma gösterdiği sert tepki, telefon görüşmesine yol açtı, Amerika o açıklamadaki ifadelerden geri adım attı, PKK’nın sorumlu olduğunu kabul etti ama, Washington’dan esen hava Türkiye açısından pek umut verici değildi…
Nitekim Amerikan açıklamasında demokrasi, insanhakları ve hukukun üstünlüğüne ağırlık verilmesi, S-400’ler konusundaki duruşun korunduğu gibi konular Türkiye ile Amerika’yı zorlu bir sürecin beklediğinin göstergeleriydi.
Bunu tamamlayan gelişme, Blinken-Dendias görüşmesi sonrasında Amerikan açıklamasına yansıyan bir detaydan kaynaklanıyordu: ABD Dışişleri Bakanlığı, iki bakanın Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın korunmasındaki mutabakatlarını Amerikan-Yunanistan Stratejik İşbirliği’ne ve bölgede kurulmuş olan 3+1 İTTİFAKA dayandırıyorlardı…

Nedir bu 3+1 İTTİFAK…
Söyleyelim: Yunanistan-İsrail-Güney Kıbrıs + ABD!..
Bu detay –nedense- Türk kamuoyunda yeterince tartışılmadı ama, Amerikan yönetiminin Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı kurulmuş üçlü bir ittifakın arkasındaki güç olduğunu göstermesi bakımından önemliydi…
Yunanistan-İsrail-Rum liderler Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz’de kalıcı bir ittifak oluşturduklarını, bu ittifakın ana amacının Türkiye’nin bölgedeki doğalgaz yatakları üzerindeki haklarını (KKTC ile birlikte) budamak ve meşru sınırlar içinde sürdürülen arama çalışmalarını engellemek olduğunu açıkça söylüyorlar. (Hatta artık bu bölgesel ittifakı, Mısır’dan sonra aralarına BAE ve Suudi Arabistan’ı da alarak genişletmiş durumdalar.)
Amerikan yönetimi tipik bir anti-Türk karakter taşıyan bu ittifakın arkasındaki güç olduğunu duyurdu.
Aslında bu kadar açık bir askeri yapılanmanın Türkiye’ye karşı oluşturulduğu bir dönemde, bir “saldırı silahı” olmayan aksine, bir savunma sistemi olan S-400’lerin “kriz nedeni” sayılması tesadüf kabul edilebilir mi, hayır.
S-400’lerden duyulan rahatsızlık, bu sistemin, yarın belli bir ittifakın ve arkasındaki küresel güçlerin Türkiye’ye karşı Batı’dan geliştirecekleri kuşatmanın planlarını bozmasından kaynaklanmaktadır.
- SURİYE’DEN YÜKSELEN YENİ TEHDİT…
İngiltere’nin Türkiye’nin “iki devletli” Kıbrıs çözümünü engellemek için yeni manevralara başladığı bir dönemde, ABD-Rusya-İsrail üçgeninde şekillenen yeni planlamanın da Türkiye’yi Suriye-Irak hattından dışarı çıkarmaya dayandığı dikkat çekiyor.
Rusya ile kurulan çok özel ilişkiyle İran’ı Suriye topraklarından çıkarmaya başlayan b ittifakın Türkiye’ye de yöneleceğini çok kez aktardım, söyledim, yaşanılan budur…
İsrail merkezli Siyonist yayıncılığın amiral gemisi olarak adlandıralan Jarusalem Post’un Türkiye düşmanlığı yakından takip edilen yazarı Seth J.Frantzman’ın Afrin’deki Türk varlığının getirdiği sonuçları öven bir New York Times makalesine gösterdiği tepki, bunun açık örneğidir.
Frantzman’ın kişiliğinde Siyonist lobi, “Türkiye Afrin gibi hakim olduğu bölgelerde ağır insanhakları ihlalleri gerçekleştiriyor, radikal dinci grupları güçlendiriyor, Kürtler’i de zorunlu göçe zorlayarak ffilen etnik temizlik yapıyor” sözleriyle açık bir kampanya başlatmış durumda…
Hedefi, Suriye-Irak hattındaki Türk askeri varlığına yarın gerçekleşecek Rus-Amerikan askeri müdahalelerine meşruiyet kazandırmaktır.
Hedef, Türkiye’den arındırılmış, Rusya ve ABD’nin vekillerinin kontrolüne bırakılmış bir coğrafya ve İsrail’in güvenliğini garanti altına almaktan ibarettir.
Gelişmeler Kıbrıs merkezli Doğu Akdeniz’de ve Irak-Suriye hattında Türkiye’nin güçlü bir siyasi/ekonomik/askeri kuşatma ile karşılaşacağını işaret ediyor.