21’nci yüzyılda sert çizgiler yumuşak renkler…

Yaşanılan yüzyıl, kuşkusuz insanların, 20’nci yüzyıla oranla evde daha uzun zaman geçireceği kimlik taşıyor. “Home office” kavramı salgından çok önce hayatımıza girmişti, şimdi giderek bir yaşam biçimine dönüştü… İç mimari düzenlemeler, artık insanların evlerinde rahat ortamda daha çok vakit geçireceklerine ilişkin uygulamalar ile yüklü…
S.Ege Zentürk
21’nci yüzyılın ev yaşamı, belki, Stanley Kubrick’in ünlü filmi 2001: Bir Uzay Destanı kıvamında olmayabilir, 21’nci yüzyıla dönük beklentiler, insanların bir gezegen varlığından çok, “uzay varlığı” olacağı yönündeydi…
Bu beklentilerin önemli bir bölümünü karşıladık, uzayda değil, gezegenimizde, üstelik de evlerimizde, üç kuşak önce bir insanın asla hayal edemeyeceği teknolojik ortamda yaşamımızı sürdürüyoruz. (Geçenlerde, trafiğin yoğun bir anında arabamda giderken akıllı telefonuma düşen bir bilgi notu gülümsememe neden oldu, eşim belli ki, home office çalışmasını sürdürürken robot elektrik süpürgesini çalıştırmıştı, o da görevini tamamladıktan sonra kendisinde kayıtlı olan telefona işini nasıl mahir bir şekilde gördüğünü anlatan teknik çizimli bir not aktarmıştı.)
21’nci yüzyıl pek çok bilinmezlikle karşımızda ama giderek netleşen bir durumun olduğunu kabul etmemiz gerekiyor: 20’nci yüzyıl kuşaklarına göre evimizde çok uzun zamanlar yaşayacağız. Geride bıraktığımız yüzyıl, sanayi devriminin yakıcı gerçekleri nedeniyle insanların evlerinden çıkıp kitlesel olarak üretim alanlarında veya ticaret merkezlerinde buluştuğu bir yüzyıldı, bu yüzyıl ise, üretimini güçlü internet bağlantısıyla evinden yürüten insanların sayısının arttığı bir yüzyıl olacak…
Bu KOVİD19 salgını öncesinde başlayan bir gelişmeydi, salgın güçlenmesine neden oldu.
İnsanlar, uzun saatlerini geçirdikleri evlerinde, (ki genellikle apartman dairelerinde) kendilerine alan bırakan, renkleriyle yormayan iç yaşam alanı düzenlemelerine ihtiyaç duyacaklar…
Yani…Sert çizgiler ile belirlenmiş mobilya alanları ve yumuşak renkler…

Fotoğraftaki bir TOLKO düzenlemesi…
Öncelikle renk tercihi: 21’nci yüzyıl iç mimari anlayışı bize bir “monokrom” (tek renkli tablo) hediye edecek görünüyor. Pastel renkler, mekan rahatlığını sağlamak ve yorucu renklerden uzaklaşmak için tercih edilen koyu tonlar…
Bu yemek odasında da görüldüğü gibi, insanların “bana hareket edecek/yürüyecek-hatta- tur atacak alan bırak” taleplerine uygun her türlü süsleme ve gereksiz alan kaplamadan uzak keskin hatlara sahip yemek masası ve sandalyeleri…

Tamam, örnekleme yapılan alan, bugün inşaat sektörünün bizleri yaşamaya zorladığı kent merkezli iki oda bir salonlardan bir hayli büyük ama, burada dikkatlerden kaçmaması gereken, tercihin daha küçük alanlarda da rahatlıkla kullanılabileceği olmalı…

Bu detayda daha fazla söze gerek yok… Koltukların yapılandırılmasında tercih edilen sadelik ile gerektiğinde kucağa alınmış bir laptop ile üzerinde uzun saatlerin geçirilebileceği ergenomik stil…
Biz, buna, 21’nci yüzyılda “rahat yaşam” diyoruz, cuma akşamları dostlarla “casual” giyinip yemeğe çıkmak gibi…