Filistin

FAS: “İslami” siyaset FİLİSTİN’i terk mi etti?

FAS: “İslami” siyaset FİLİSTİN’i terk mi etti?
  • YayınlandıOcak 23, 2021

Arap dünyası, Filistin sorununu ve bunun devamında İsrail karşıtlığını ideolojisinin ana zemini yapmış Fas’daki Adalet ve Gelişim Partisi’nin İsrail ile normalleşme sürecini onaylamasını tartışıyor. “İslami-muhafazakar” olarak adlandırılan partinin hükümeti, Kral’ın kararına uyarak İsrail ile normalleşme anlaşması imzaladı.

Amerika Birleşik Devletleri -eski- Başkanı Donald Trump’ın son döneminde hızlanan Ortadoğu’daki “Abraham Anlaşmaları” sürecinde yaşanılan bir detay, Ortadoğu’nun İslami-muhafazakar kesimi açısından hayli tartışmalı bir kimlik taşıyor.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in, İsrail ile normalleşme anlaşmalarının imzalamalarının ardından başlayan sürece yakın geçmişte, Kuzey Afrika ülkelerinden Fas da katıldı.

Moroccan King Mohammed VI speaks to Netanyahu for the 1st time since  normalisation of ties
Fas Kralı 6’cı Muhammed, normalleşme sürecinde İsrail Başbakanı Netanyahu’yu ülkesine de davet etti.

Kral 6’ncı Muhammed’in açıklamasıyla gündeme gelen, devamında da atılan imzalar ile kesinlik kazanan Fas-İsrail normalleşme sürecinin perde arkasındaki ismi, ülkenin başbakanı Sadeddin Osmani oldu.

Fas, “İslami kimlik” taşımasıyla bilinen Adalet ve Gelişme Partisi’nin Osmani liderliğinde kurduğu bir hükümet tarafından yönetiliyor ve Filistin konusunda her zaman yüksek hassasiyet sergilemiş bu hükümet, aynı zamanda İsrail ile anlaşmaya imza atan taraf oldu.

Moroccan Pm Rejects Normalization With Zionist Israeli Regime
Fas’ın İslami siyasetin içinde gelen başbakanı Osmani’nin İsrail ile olan anlaşmada imzasının bulunması Arap dünyasında tartışılıyor

Ortadoğu’da “İslami hareketler” için Filistin sorunu, her zaman ana ideolojik zeminin önemli bir parçası oldu. İsrail ile uzlaşan “laik” siyasetçileri toplumun önünde suçlamak ve yeri geldiğinde sokakları hareketlendirmek için kullanılan bir mücadelenin adıydı Filistin…

Sadeddin Osmani’nin de son döneme kadar sergilediği tutum aynıydı, hatta, Mısır’ın 1974, Ürdün’ün de 1994’te İsrail ile diplomatik ilişki kurmalarını çok sert eleştiren ve ülkesinde büyük destek gören analiz yazısının başlığı, “İSRAİL İLE NORMALLEŞME, BİR MEDENİYET SOYKIRIMI” cümlesini taşıyordu.

Osmani’nin İsrail anlaşmasındaki imzası, İslami-muhafazakar siyaset kesiminden gelen ilk imza kimliğini taşıyor ve Arap sokağı artık bu kesimin Filistin konusundaki gerçek kararlılığını sorgulamaya başladı.

Afganistan’daki Sovyet işgali günlerinden bu yana “İslami siyasi hareketler” hakkında araştırmalarıyla tanınan Fransız sosyolog Olivier Roy, bu hareketlerin iktidara geldikten sonra çok hızlı kimlik değiştirmelerini, “İslami siyaset, mücadeleye, mevcut sistemi baştan aşağı değiştirme hedefiyle giriyor fakat iktidar olduktan sonra, daha pragmatik bir bir kimlik kazanarak, değiştirmektense, kendi değişmeyi tercih ediyor” cümlesiyle özetliyor.

Pek çok Müslüman nüfuslu ülkede görülen bu gelişmenin Fas’ta da benzer şekilde sürdüğü fakat bu ülkede, Başbakan’ın kişiliğinde hükümetin Kral’dan tam bağımsız olamamasının de bu sonucu doğurduğu vurgulandı.

Siyasi gözlemciler, bununla birlikte, “İslami” Adalet ve Gelişme Partisi’nin sergilediği tutumun, Arap dünyasındaki “İslami hareketlerin” tek bir blok halinde hareket etmediğini de gösterdiğini belirtiyorlar…