Şiddeti medyanın iki yüzlü politikası güçlendirdi…

Amerika aslında sokak şiddeti ile yüklü bir yaz geçirdi. Amerikan polis teşkilatlarının Afrika kökenli insanlara dönük ırkçı kimlikli cinayetlerini protestolar şiddet içerse de ana akım medya tarafından “mazur ve meşru” görüldü. Bu tavır “karşı şiddetin” yükselmesine, vahimi ırkçı milislerin Washington baskınına neden oldu…
Takvimlerin 25 Mayıs 2020’yi gösterdiği gün, Minneapolis’te yaşanılan “vahşi” bir olay, günümüz Amerika’sının bugünlere uzanan sokak şiddeti gerçeğinin de başlamasına neden oldu.
Konu, aslında, “sahte” olduğu ileri sürülen 20 Dolar’lık bir banknottu ve Minneapolis, konuyu soruşturma çerçevesinde 46 yaşındaki Afro-Amerikalı George Floyd’u gözaltına almak istemişti. Derek Chauvin isimli beyaz ve ırkçı eğilimleri olduğu belirtilen polis yetkilisi tam 8 dakika 46 saniye diziyle boğazına bastırarak Floyd’un çırpınarak ölmesine neden oldu.

Polis, o sırada bölgeden geçen insanların uyarılarına kulak tıkamış cinayet sırasında çekilen görüntüler sosyal medyaya yansıdığında nasıl bir kararlılık ile bir insanın yaşamına son verdiği ortaya çıkmıştı…
Yapılan araştırmalarda “beyaz ırkçı kimliğin” yüksek çıktığı polis teşkilatlarına karşı zaten var olan öfke, 26 Mayıs 2020 günü itibariyle patladı… Önce Minneapolis’te devamında ABD’nin bütün kent ve kasabalarında polis teşkilatlarının ırkçılığını, genel anlamda ülkede yükselen ırkçılığı protesto eden gösteriler başladı.
Yapılan araştırmalar, insanhakları konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarının öcülüğünde gerçekleşen bu gösterilere 26 milyon insanın katıldığını gösteriyor.
Bu gösterilerin önemli bir bölümü barışçı kimlik taşırken, hatırı sayılır bir bölümünde ise sokak çatışmaları, polisle çatışma ve yer yer yağmalama olaylarına şahit olundu.
/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/66876398/Car_Caravan_Protest_ja_3653.10.jpg)
Ülke çapında en az 200 farklı yerleşim biriminde sokağa çıkma yasakları konuldu, 30 eyalette toplam 100 bin personelli Ulusal Muhafızlar harekete geçirildi, bu, bir savaş dışında Amerikan topraklarında bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük askeri hareketlilikti…
Haziran ayı sonunda 14 bin kişi tutuklanmıştı, milyarca Dolar’lık zarara neden olan olaylar, 1992 Los Angeles çatışmalarından bu yana yaşanılan en büyük gösterilerdi…
Uzman siyaset bilimci Aram Bakshian’a göre Amerikan ana akım medyası ile siyaset insanlarının Trump karşıtı, insanhakları savunucusu olarak niteledikleri bu gösterilerde yaşanılan şiddet olaylarına yeterince önem vermemeleri, hatta siyasi gerekçelerle Haziran-Ağustos arasında yaşanılan şiddeti mazur ve meşru gösteren yaklaşımlar sergilemeleri bir başka şiddetin doğmasına neden oldu: AŞIRI SAĞ SOKAĞA İNDİ…
CHARLOTSVİLLE İLE BAŞLAYAN ŞİDDET SARMALI
Aslında herşeyi Amerika açısından biraz daha ete kemiğe büründüren gelişme , Virginia eyaletinin Charlottesvile kasabasının ortasında yer alan Lee Park’ında yer alan Amerikan iç savaşının Konfederasyon güçleri lideri General Robert E.Lee heykelinin kaldırılmasına karşı çıkan aşırı sağcı/ ırkçı/ konfedarasyoncu/ neo-nazi/ Yahudi düşmanı/ İslam düşmanı/ Afrikalı düşmanı grupların bir araya gelmesiydi.

Charlotsville’de “Amerikan Sağı Birleş” sloganıyla biraraya gelen ve kendilerine karşı çıkan gruplar ile çatışan ırkçıların görüntüsü bugünler için önemli işaretti.
11-12 Ağustos 2017 günlerinde bir araya gelenler, 17 Haziran 2015’te Güney Karolina’nın Charleston kasabasındaki bir kilisede yaşanılan Afrika kökenlilere dönük katliam sonrasında yerel yönetimlerin Amerikan iç savaşında ırkçı-köleci kanadı temsil eden Konfederasyon’a ait heykel ve işaretleri kaldırmasını protesto ediyorlardı. 9 Afrika –Amerikalı’nın ölümüyle sonuçlanan katliamın yaşandığı kilise, Amerika’nın en eski “siyahi kiliselerinden” biriydi ve insanhakları hareketine verdiği destekle tanınıyordu.
Toplantının 1 kişinin ölümüne onlarca kişinin yaralanmasına neden olan çatışmalara dönüşüp, eyalet çapında olağanüstü hal ilan edilmesine neden olmasından sonra Trump’ın yaptığı açıklamada “Bir çok taraflardan gelen şiddeti kınıyorum” sözündeki “bir çok taraflar” sert tartışmalara neden oldu. Pek çok Kongre üyesine göre Trump bu dil seçimiyle aşırı sağcı-ırkçı unsurları terazinin eşit kefesine koymuştu…
DÖNÜM NOKTASI :YÜKSEK MAHKEME BASKINI…
Bu fotoğraf, 6 Ekim 2018 günü, Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin içinde çekildi. Başkan Trump’ın savcı Brett Kavanaugh’u Yüksek Mahkeme üyeliğine seçmesi, sol-liberal örgütlerin ülke çapında gösterilerine neden oldu…
İddia, Kavanaugh’un gençlik yıllarında kadınlara dönük taciz iddialarıydı, yapılan açıklamalar FBI’ın bu iddiaları titizlikle incelediği ve kayda değer bir bilgiye ulaşamadığı yönündeydi…
Yine de kadın dernekleri başta, anti-Trump kamp gösterilerini sürdürdü ve Amerikan adalet sisteminin sembolü Yüksek Mahkeme Binası, polis barikatını aşıp kapıları kıran gösterilerin baskınına uğradı…
Fotoğraf, Yüksek Mahkeme binası içindeki “Adalet Kadın” heykelnin üzerindeki kadın gösteriyi gösteriyor…

Aynı gün, AMERİKAN TARİHİNİN İLK KONGRE BASKINI da yaşandı. Atamaya karşı çıkan göstericiler polis barikatını aştılar binanın girişlerini tuttular ve Kavanaugh’un üyeliğini onaylayan Başkan Yardımcısı Pence ve senatörleri açıkça taciz ettiler… Kavanaugh 50’ye karşı 48 oyla Yüksek Mahkeme üyesi olunca bu kez, Hart Senato Binası’nın içine girdiler ve ortadaki atriyumda gösterilerini sürdürdüler, Yüksek Mahkeme ve Senato binasındaki baskınlarda 200’e yakın gösterici de gözaltına alındı…
2018’deki bu olaylardan yola çıkılarak başlayan tartışma, “Amerikan Kongresi ve Yüksek Mahkemesi’ne dönük baskınları o dönem destekleyen ve demokrasinin bir parçası olarak gören ana akım medya ile muhalefet siyasetinin aşırı sağcı unsurların son Kongre baskınına da zemin yarattıkları yönünde…”