NATO, Türkiye’yi kuşatmaya hazırlanıyor!..

NATO 2030 planlaması çerçevesinde hazırlanan siyasi raporda düşman unsurdan ittifakın ortak caydırıcılığını zayıflatan ekipman alan üyenin NATO Savunma Planlamaları’ndan çıkarılması gerektiği vurgulandı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması konusunda bugüne kadar itidalli açıklamalar yapması ile dikkat çekiyordu. Kendisine yöneltilen ısrarlı soruları Ankara’yı karşısına almadan, Türkiye’nin bir seçimi ama NATO açısından da kritik bir karar olarak değerlendirmeyi tercih ediyordu.

NATO Genel Sekreteri, ilk kez, 15 Mart 2021 günü bu tutumunu değiştirdi ve ittifakın Türkiye ile S-400 alımı ve Doğu Akdeniz’den kaynaklanan ciddi endişeleri olduğunu söyledi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Avrupa Parlamentosu’nun Güvenlik ve Savunma Alt Komitesi’nin toplantısına katılarak milletvekillerinin NATO-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri hakkındaki sorularını yanıtladı.
Türkiye ile ilgili bir soruyu da yanıtlayan Stoltenberg, Doğu Akdeniz, S-400 ve demokratik haklar gibi konularda ciddi endişeleri olduğunu, bunları da dile getirdiğini ancak 30 NATO müttefiki arasında farklılıklar, anlaşmazlıklar olabileceğini vurgulayarak, “NATO bunların tartışılması için önemli bir platform imkanı sunmaktadır.” dedi.
Stoltenberg’in aynı toplantıda, NATO’nun Rusya ve Çin’e karşı tam bir dayanışma ve birlik içinde hareket etmesi gerektiğini vurgulaması da dikkat çekti.
NATO YENİDEN YAPILANIYOR

Stoltenberg’in Ankara’nın da yakın takibe aldığı bu değişikliğinin temelinde ittifakın 2030 yılına kadar yaşayacağı yeni yapılanma ve ittifaka hakim olacak yeni eylem biçiminin yattığı bir raporla ortaya çıktı.
NATO SAVUNMA AKADEMİSİ ARAŞTIRMA BİRİMİ tarafından hazırlanan Heather A.Conley imzalı POLİTİKA RAPORU’nda ittifakın yeni dönemde izleyeceği rota aktarıldı.
Raporun hedefleri, Türkiye’nin S-400 alımı nedeniyle Soğuk Savaş yıllarında omuz omuza mücadele ettiği müttefikleri tarafından kuşatılacağının işaretini verdi. Benzer kuşatmanın “demokratikleşme” ve “hukukun üstünlüğü” kuralları çerçevesinde işleyeceği de belli oldu.
“NATO ÖNCELİKLE SİYASİ ZEMİNDİR…”
Raporda, ittifakın 12 kurucu ortağının 1949 yılında imzaladığı Washington Anlaşması’nın 14 maddesinin tamamının askeri değil siyasi nitelik taşıdığı belirtilerek, “Anlaşma, imzacıların demokrasi, hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusundaki siyasi vaatleri ve yükümlülüklerine dayanmaktadır” denildi.
NATO’nun Soğuk Savaş yıllarında ABD-Avrupa arasındaki tek siyasi buluşma zemini ve müttefikler açısından da tek siyasi forum kimliğini taşıdığını hatırlatan raporda, “müttefikler arasındaki siyasi ve jeopolitik sorunların tartışılmasını bir uzlaşmaya yöneltmek çok zordu, bununla birlikte siyasi kararlılık ile askeri caydırıcılık birleşince sorunlar aşıldı” görüşüne yer verildi.
YENİDEN ESAS KİMLİĞİ KAZANMALI
Rapor, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte NATO’nun siyasi kimliğinin önemli ölçüde zayıflamış olduğunu belirtti. ABD-Avrupa arasındaki siyasi buluşma platformu kimliği de sarsılan NATO’nun, Irak Savaşı öncesinde müttefikler arasında yaşanılan ilk ayrılıkla sarsıldığı da kaydedildi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in NATO 2030 PLANI çerçevesinde ana hedefinin ittifakı yeniden “demokrasilerin” dışardan gelen saldırılara karşı ortak siyasi platformu olmasını sağlamak olduğu da hatırlatıldı.
Raporda şöyle denildi: “Soğuk Savaş sonrasında yaşanılan siyasi gerileme 1949’daki ana hedefe geri dönüşü zorlaştırabilir ama, ABD’nin küresel/bölgesel konularda alacağı kararları yeniden NATO masasına getirmesi ve kararların müttefikler tarafından tartışılarak onaylanması bu süreci hızlandıracaktır.”
TÜRKİYE’YE MESAJ NİTELİĞİNDE SİYASET HEDEFLERİ
Raporda, isim vermeden Türkiye’yi hedef alan paragraflar ise özetle şöyle:
Kuzey Atlantik Konseyi (KAK) yeniden üye ülkelerin demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne bağlılıklarının teşvik ve kontrol edileceği ana zemin haline gelmelidir. NATO üyelerinin bir bölümünde DEMOKRATİK SİSTEMDE GERİLEME, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DARBE ve HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİNDE zayıflama görülmektedir.

Freedom House’un FREEDOM INDEX’inde 11 NATO üyesi, (aralarında Türkiye’de bulunuyor, editör notu) kusurlu demokrasi olarak görülmektedir. NATO’nun bu konuda yıllardır hareketsiz kalması nedeniyle bazı üyeler anti-demokratik uygulamaların ve ortak güvenlik sistemine dönük kararlarının cevapsız kaldığını düşünüyorlar.
NATO üyelerinde bazılarının demokrasi dışı uygulama ve politikaları ittifak için gerginliğe yol açmakta, bu gerginlikler Genel Sekreter’in girişimleriyle yumuşatılabilmektedir, bununla birlikte NATO çalışanlarının ana görevi demokrasi ittifakına dışarıdan gelecek esas tehditlere karşı planlama yapmaktır.

Bir NATO üyesi, ittifakın ortak savunma ve caydırıcılık kapasitesini azaltan bir eylem gerçekleştirdiğinde ittifak kendini savunmalıdır. Düşman bir unsurdan NATO caydırıcılık kapasitesini zayıflatacak ekipman alımı yapıldığında NATO bu üyeye ÇOK GİZLİ ibaresi taşıyan belgeleri vermeme ve NATO savunma planlamalarından askıya alma kararı vermelidir.
KAK zemininde yapılacak toplantıda üye ülke düşman unsur ile kurduğu bu ilişkinin nedenlerini anlatma kabiliyetine sahip olmalıdır, bununla birlikte, üyenin bu tehlikeli durumunun sürmesi halinde ittifak Washington Anlaşması’nın 8’nci Maddesi çerçevesinde toplanarak bu üyeye karşı uygulanacak yaptırımları değerlendirmelidir.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularında geri adım atan üyelye ilgili olarak ittifak anlaşmasının 4’ncü maddesi çerçevesinde olağanüstü toplantı yapılıp bu üyenin NATO üyeliğinin askıya alınması gerekmektedir.

RAPORDA, TÜRKİYE’NİN NATO MÜTTEFİKLERİNİN ÖZELLİKLE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN ORTADOĞU’DA PKK İLE KURMUŞ OLDUKLARI AÇIK ASKERİ İTTİFAK VE BU TÜR TEK TARAFLI KARARLARIN İTTİFAK BÜNYESİNDE NASIL DEĞERLENDİRİLEBİLECEĞİNE İLİŞKİN HER HANGİ BİR MADDE YER ALMADI.