Avrupa Birliği’nin Türkiye-Yunanistan kara ve deniz sınırlarında mültecilere karşı geliştirdiği politikanın yalnız Atina merkezli bir politika olmadığı, Bosna-Hersek topraklarında yaşanılan bir trajediden anlaşıldı. 3 bin masum insan Avrupa’nın ortasında ölümü bekliyor…
Bosna-Hersek, 1993-1996 yılları arasında on binlerce Müslüman Boşnak’ın Avrupa devletlerinin gözü önünde, hatta dolaylı desteğinde katledildiği bir coğrafya… İnsanlık 2’nci Dünya Savaşı sonrasında “toplama kampı” kavramı ve Srebrenitsa’da olduğu gibi “soykırım” tanımlamasıyla 20’nci yüzyılın son dönemecinde bu topraklarda bir kez daha karşılaştı…
Aynı topraklar, benzer bir öyküyü yaşıyor, bu kez, kurbanları yine Müslüman ama esas olarak Suriyeliler…
Bihac, Bosne-Hersek’in, bir AB üyesi olan komşusu Hırvatistan sınırına çok yakın 45 nüfuslu bir kasabası… Son dönemde adı, burada bulunan Lipa mülteciyle birlikte anılıyor…
Lipa mülteci kampı, Hırvatistan üzerinden AB topraklarına girmek, esas olarak Almanya’ya geçmek isteyen çaresiz insanları barındıran ama insanlık için yüz karası bir kamp…
Bosna-Hersek’in zor ekonomik koşulları bu tür bir kampı desteklemesine izin vermiyor, İspanya, Danimarka’dan bazı STK’lar, kampta elektriksiz ve susuz yaşamaya mahküm edilmiş insanları hayatta tutmaya çalışıyorlar…
Yaz aylarında çok ince çadırlarda yaşamaya çalışan bu insanlar, kış koşullarında açlık ve donarak ölme riskiyle karşılaştılar.
Almanya, buradan bir tek mülteci bile kabul etmeyeceğini duyurdu, diğer ülkeler de sessiz kaldılar ve insanlık için büyük trajedi Avrupa Birliği’nin gözleri önünde bir kez daha yaşanmaya başladı…
Dünyanın kırsal kesiminde, özellikle de Müslüman coğrafyada Suriye tarzı iç savaşların durması için hiç bir etkili çaba göstermeyen Avrupa ülkeleri, bu kriz bölgelerinden gelen mültecilerin ölümüne zemin hazırlayan yeni politikalar ile de dikkat çekiyorlar…
Lipa’da yaşanılan ağır insani sorun, Yunanistan’a ait adalardaki kampların korkunç görüntülerinin, hatta bu kampların zaman zaman yakılmasını, Adalar Denizi’nde Yunanistan sahil muhafaza birimlerinin kadın ve çocukların da bulunduğu botları zıpkınla delerek insanları denizde boğulmaya zorlamalarının bir tesadüf olmadığını da gösteriyor…